
Medeniyetler Şehri Antakya
2021’in son gezisini Antakya’ya yaptık. Dört günlük geziyle hem çok keyifli bir yılbaşı geçirdik, hem de Mayıs ayı için planladığımız gezi için bilgilerimizi tazeledik. Müzeleri, ören yerlerini pandemi döneminde yenilenen yüzleriyle gezdik, yeni açılan otelleri, lezzet durağı olarak lanse edilen lokantaları deneyimledik, bize şehrin gerçek yüzünü anlatacak çok değerli dostlar edindik.
Bölgeyi turizme açmak için çalışan Hatay Büyükşehir Belediyesi ve Antakya Belediyesi tanıtımlarını iki slogan üzerine odaklamışlar. Birincisi bölgede üç ayrı dinin ve sayısız mezhebin bir arada ve kardeşçe yaşadığını anlatan «Çan, Ezan ve Hazzan» seslerinin birbirine karıştığı söylemi. İkincisi ise tarih boyunca bölgeye yerleşen çeşitli kavimlerin mutfaklarının birbirini etkilemesi, bütünleşmesi ile oluşan lezzetlerin şehri bir gastronomi merkezi haline getirdiği. Kişisel kanım, tarih boyunca bölge de yaşananlara bakıldığında birinci sloganın ancak günümüzdeki ortamı ifade etmekte geçerli olacağı, ikinci sloganın ise şehirde yer alan çok sayıda lokantadan herhangi birinde yenecek bir akşam yemeği ile kolayca kanıtlanabilir, çok açık bir gerçek olduğu yönünde.
Bizler dört gün boyunca Antakya ve yakın çevresini dolaştık. Aynı otelde kaldığımız için tanıştığımız Dünyayı Geziyorum programı yapımcısı Özlem Tunca ve ailesi ile tarih ve kültür merkezlerinde sürekli karşılaştık, ucundan köşesinden ekranda görüldük. Onlar Antakya Belediyesinin Turizm Danışmanın liderliğinde yörenin önemli turistik noktalarına yaptıkları ziyaretlere, az bilinen ama çok değerli yerleri de katarak programlarını zenginleştirirken, biz de önceden yaptığımız araştırmalarla hazırladığımız rotanın onlarla çakıştığını görerek keşfedilmedik yer bırakmamış olmanın mutluluğunu yaşadık.
Özetle söylemek gerekirse Antakya tarihi eserler açısından olağanüstü birikime sahip. Arkeoloji Müzesi ve Müze Oteli altındaki Asfuroğlu Müzesinde sergilenen mozaikler sırf bunları görmek için bile gidilmeye değer bir güzellikte. Arkeoloji müzesinin mozaik envanteri adetsel olarak Bardo Müzesinden (Tunus) az olmakla birlikte sergileme yöntemi nedeniyle kalite olarak çok ileride. Çevrede yer alan diğer eserler ve dini yapılarla birlikte değerlendirildiğinde bir çok ilanda kullanılan Medeniyetler Beşiği Hatay sloganını yöre hak ediyor.
Yazılı basında ve sosyal medya da yer alan tüm olumsuz haberlere karşın Antakya son derece rahat gezilebilen, emniyetli bir ortam. İnsanları sıcak, yardımsever ve çalışkan kişiler. Suriyeli mültecilerin şehirlerini işgal etmesinden onlarda bizim kadar şikâyetçi. Samandağlılar, çıkan olaylardan sonra ilçelerinden Suriyelileri kovduklarını anlatıyorlar. Antakya’nın içinde de Suriyelilerin yoğun olarak yerleştikleri mahalleleri kontrol altına almak için çalışmalar yapılıyormuş. Kontrol çalışmalarının tamamlandığı Eski Antakya Evleri ve Uzunçarşı civarı yerli halk ile turistlerin yeme – içmek; yöresel ürünleri almak için gündüz gece dolaştıkları, oturdukları, eğlendikleri çok otantik, keyifli bir mekan. Bizler de çevre gezilerimizden artan zamanlarda ve yemek zamanlarında bölgenin keyfini çıkardık. Labirent (gibi değil tam anlamıyla labirent, bir kere resmen kaybolduk, adam gönderip aldırdılar) formasyonundaki dar ve işaretsiz sokaklardaki eski konaklarda açılan lokantalarda çok güzel yemekler yedik. 2000 yıl önce yaşayanların günümüze kadar uzanan mesajlarındaki gibi neşeli olduk, hayatımızı yaşadık.