
Baksı Müzesi
Baksı Müzesinin varlığını 2015 yılı başlangıcında gazetelerde yer alan bir haber ile öğrendim. Anadolu’nun tam tabiri ile kuş uçmaz, kervan geçmez bir yöresinde açılan bir müze, 2014 yılında Avrupa Konseyi tarafından Yılın Müzesi olarak seçilmişti. Haber çok ilginç geldi, en kısa zamanda gidilmesi gereken yerler listeme aldım ve program yapmak için çalışmaya başladım.
Müzeyi yoktan var eden, Türkiye’nin sınırlarını aşarak Avrupa’da en öne çıkaran Prof. Hüsamettin Koçan ile tanıştım, gezimizin en güzel içerikte oluşması için görüş ve önerilerini rica ettim. Değerli hocamız büyük bir tevazu ile zaman ayırdı, ilgisini esirgemedi, Baksı Vakfı’nın muhteşem ekibinin de yardımıyla dört günlük çok güzel bir program oluşturduk.
Programı Gezi Kolu'nda duyurduğumda büyük ilgi gördü. İlk gezimizi hemen o yılın ortalarında, Haziran 2015'de gerçekleştirdik. Hem eğlendirici, hem de bir o kadar öğretici bir geziydi. O kadar memnun kaldık, o kadar büyük keyif aldık ki, 2019'da tekrar gittik. Doydunuz mu derseniz, her şey o kadar özel, o kadar güzel ki doyulası değil, bir imkan yaratsak da bir kez daha gitsek isteği gönlümüzde hep canlı yaşıyor.
Bu geziyi özel yapan, kent yaşamında kabullene geldiğimiz tüm günlük yaşam sorunlarından uzak, farklı masalsı bir dünyaya bizi taşımış olması. Yıllar önce, henüz ortamın özgünlüğünü kaybetmediği 70’li yıllarda ilk Mavi Gezimize çıktığımızda da aynı kültür şokunu yaşamıştık. Biz kentin koşuşturması içinde, neleri kaybediyoruz, nelerden vazgeçiyoruz diye düşünmüştük. Baksı’da da aynı hislere kapıldık.
Öncelikle Müzenin kurulduğu coğrafi konum ve yaratılan ortam çok farklı. Çoruh vadisine bakan bir tepede, son derece sakin, sessiz ve çok güzel bir manzara da gün batımını, gün doğumunu seyretmek, tamamen doğa ile bütünleşmek, sade ama çok elit bir zevkle dekore edilen taş evlerde kalmak, Şaman geleneklerinin günümüze ulaşan izlerini hissetmek çok farklı bir deneyim.
Öte yandan da hemen yanı başında, modern sanat eserleri ve geleneksel halk el işlerinin birlikte ve uyum içinde sergilendiği salonları ile çok yönlü, çok boyutlu bir müzenin varlığını hissetmek, onu gönlümüzce gezebilmenin özgürlüğünü yaşamak bambaşka bir duygu. Modern kütüphanesi, yalın ama çok süslü olma paradoksunun yaşandığı harika toplantı salonu da bir anda ücra bir dağbaşında olduğunuzu unutturuyor. Bütün bunların üzerine de Hüsamettin Koçan Hocamızın, son derece dost, son derece sıcak yaklaşımı içinde paylaştığı değerli düşüncelerini dinlemek, köyde geçen çocukluk anıları ile bilgi birikimini harmanladığı gönülden gelen sohbetlerinden yararlanmak çok sıra dışı, çok az örneği bulunabilecek bir kazanım, hayat dersi.
Baksı müzesi Bayburt’un 35 Km. daha doğusunda yer alıyor. Ulaşım için Erzincan, Trabzon veya Erzurum havaalanlarını kullanmak mümkün. Biz Baksı gezilerimizde dört günü dolu dolu kullanma olanağı verdiğinden Erzurum Havaalanını tercih ettik. Erzincan’ı ise Kemaliye gezilerimizin başlangıç noktası olarak seçerek, tanımayı bir başka programa bıraktık.
Erzurum'dan başlayıp biten programımızda Baksı Müzesinin yanısıra Anadolu'da eşi olmayan Mama Hatun Türbesi, Kervansarayı, Aydıntepe Yeraltı Şehri, Bayburt Kalesi, Yakutiye Medresesi, Kop Dağı Şehitliği gibi çok önemli tarihi yerleri gezme, ilgili olayları yerinde anımsama olanağı da bulduk.
Her zamanki gibi, işin keyif tarafını da ihmal etmedik. Şehit Osman Tepesinde Bayburt Şehri ve Kalesini seyrederek semaver keyfi yapmak, Erzurum'un Çağ Kebabını, Dolma Kadayıfını, Bayburt'un Mantı Üstü Dönerini yemek, Çoruh Nehrinde "Rafting yaparmış gibi" gezmek muhteşem anılardı. Taşhan'dan aldığımız oltu taşı takılar, Baksı Müzesi Mağazasından seçtiğimiz özel yapılmış el işleri, Ehram'lar da eşlerimizi çok mutlu etti. Bir sonuca ulaşıp ulaşmadığı konusunda hiç bir fikrim yok ama Baksı köyü sırtlarındaki Dilek Ağacı'na da hep birlikte çokca çaput bağladık ve dilek tuttuk.
Neticede dört gün üç gece çok farklı bir masal aleminde zaman geçirdik, eğlendik, öğrendik. Tüm dostlarımıza önereceğimiz bir program gerçekleştirdik.